SERİ MARKALAR VE KARIŞTIRILMA TEHLİKELERİ

Sarı fonda beyaz yazı ile copyright yazıcı ve C logosu

I. Seri Marka Kavramı

İşletmelerin ürettikleri mal veya sundukları hizmetleri birbirlerinden ayırabilmek adına zaruri hale gelen marka kavramı 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”)’nda düzenlenmektedir. SMK m. 4’e göre; bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaret marka olabilir.

Hızla gelişen teknoloji, değişen dünya düzeni ve artan tüketim nedeniyle neredeyse her gün yeni bir ürün ve hizmet piyasaya sürülmekte, dolayısıyla yeni markaların yaratılmasına ihtiyaç olmaktadır. Bu çerçevede, halihazırda piyasada belli bir tanınırlığa ulaşmış marka sahipleri, zaman zaman, sıfırdan yeni bir marka yaratmak yerine mevcut markaları üzerinde küçük değişiklikler yaparak birbirleriyle bağlantılı yeni markalar yaratmakta ve böylece yeni bir imaj ortaya koymaktadır. Nitekim Yargıtay da bir kararında “… tescilli bir markanın zaman içindeki değişiklik ve işletmenin ihtiyaçlarına uyum sağlaması ve temel vasfını koruyarak seri markalar yoluyla kendini yenilemesi zorunlu ve gerekli olabilir…” şeklinde hüküm kurmuştur.

Türk hukukunda mevzuatta düzenlenmeyen seri marka kavramı doktrin görüşleri ve yargı kararları ışığında ortaya çıkmış olup Yargıtay seri markayı; bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla, önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markalar şeklinde tanımlamaktadır.

Dolayısıyla, yazının ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak açıklanacağı üzere, seri markadan bahsedilmek için öncelikle (i) markanın işletme tarafından uzun zamandır kullanılmasının sonucu olarak tüketicilerde bir marka algısı oluşmuş olmalı ve (ii) markanın asli unsurları korunup yalnızca tali (ayırt edici olmayan) unsurlarında değişiklik meydana gelmiş olmalıdır.

SMK uyarınca marka olarak tescil edilebildiği sürece bir kelime, işaret, harf ya da şekilden oluşabilen ve marka serilerini bir arada tutma niteliğini haiz olması nedeniyle çatı/şemsiye marka olarak da anılmakta olan asli/kök unsur, tüketiciler nezdindeki izlenimin yaratılması açısından büyük önem taşır. Nitekim tüketici, serinin herhangi bir markasını aldığında markanın kaynağını ve/veya sahibini asli/kök unsur sayesinde tanıyabilmektedir. Örnek olarak, “ülker çokonat, ülker metro, ülker hanımeller” veya “eti benim’o, eti cin, eti puf” gibi belirli bir bilinirliği haiz ve işletmenin ürünlerinin çoğunluğunda yer alan çatı/şemsiye markası ile birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan ve marka sahibinin kim olduğunun kolayca anlaşıldığı markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Benzer şekilde, ilk defa 1982 yılında tescil ettirilen “Vakko” markası, ilerleyen yıllarda “V + Şekil, V de Vakko, V2K Designers, Vakkorama + Şekil” gibi asli/kök unsur olarak “Vakko” kelimesi ve hatta “V” harfini ihtiva eden çeşitli varyasyonlarla tescil ettirilmiş olup bu markaların seri marka ailesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.

II. Seri Markanın Fonksiyonları

Özellikle yoğun rekabet ortamı ve uluslararası ticari faaliyetlerin artması sonucunda markaların kaynak gösterme, ayırt edicilik, garanti ve reklam fonksiyonlarına olan ihtiyaç artmıştır.

Seri markaların içerisinde yer alan kök unsur, tüketiciler nezdinde hem markanın ayırt edicilik fonksiyonunu hem de işaret ettiği köken bakımından belirli bir kaynağa ait olduğunu göstermekte olup tüketicilerin marka serisinde yer alan ürünleri birbiriyle bağdaştırmasına yardımcı olmaktadır. Bu durum, tüketicilerin, önceden kullanmış olduğu ve kalitesine güvendiği mala veya hizmete yeniden ihtiyaç duyduğu durumlarda çoğunlukla aynı markalı mal veya hizmeti tercih etmesi nedeniyle önem arz etmektedir. Nitekim, beğenilen ve güvenilen bir markaya ait ürünün seçilmesi, tüketicilerin markanın garanti fonksiyonundan da yararlanmasını sağladığı için seri markalarda tüketici, aynı işletmenin başka ürününe duyduğu güvenle diğer bir ürünü seçmektedir. Bu şekilde marka tanındıkça adeta bir reklam etkisi de yaratılmış olmaktadır.

Örneğin ilgili pazarda yer alan “XYZ + kek”, “XYZ + kraker”, “XYZ + meyve suyu” gibi markalar, tüketicilerin, bunların “XYZ” markasına ait seri ürünler olduğunu fark etmelerini kolaylaştıracak, seri markaların içerisinde yer alan kök unsur ile müşterilerin serinin önceki markalarına duyduğu güvenin yeni markaya taşınmasına, diğer bir deyişle imaj transferi yapılmasına aracılık edecektir.

III. Seri Marka Olarak Tanımlanabilme Koşulları

Seri markaların kendi ailesine sağladığı geniş koruma sebebiyle doktrin, Yargıtay ve Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), bir markanın seri marka sayılabilmesi için “marka” kavramı unsurlarına ek olarak aşağıda yer verilen unsurların da mevcudiyetini aramaktadır.

• Kök Unsurun Haklı Nedenle Kullanılması: Haklı sebeple kullanım; kurucu hak sahipliğine, ilk kullanıma dayalı gerçek hak sahipliğine veya sessiz kalma ilişkisine dayalı olarak oluşmaktadır ve haklı sebeple kullanılmayan bir markadan yeni seri marka ürünleri oluşturulamayacaktır.

• Kök Unsurun Korunması: Yargıtay kararlarında yer alan seri marka tanımında “… uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması…, … esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır…” şeklinde belirtildiği üzere seri markalar oluşturulurken ana markada kullanılmış olan kök unsurun, tüketicilerin markalar arasında bağlantı ve imaj transferi yapabilmesi için yeni markalara aktarılması gerekmektedir.

• Ana Markanın Uzun Süredir Kullanılması: Hem Yargıtay hem ABAD kararlarına göre, yeni markaya kaynaklık eden markanın uzun süredir ilgili pazarda kullanılıyor olması gerekmektedir. Kararlarda bu sürenin ne kadar olması gerektiği net olmamakla beraber, en azından markanın uzun süre kullanımı sonucunda, çıkarılacak yeni markaların tüketiciler nezdinde aynı aileden gelmiş oldukları kanısını yaratmaya yeterli olması gerektiği kabul edilmektedir.

• Yeni Markaların Ana Markayla Olan Bağının Algılanabilmesi: Marka asli ve tali unsurlardan oluşmakla beraber markanın ayırt edilmesini sağlayan onun asli unsurudur. Seri markanın asli unsuru olan kök unsur sayesinde tüketici, yeni markayı önceki marka ile bağdaştırabilmektedir.

• Markanın, Ana Markanın Kapsadığı Mal veya Hizmet Sınıfı İçerisinde Bulunması: Seri markaların bulunduğu sınıfların aynı veya benzer olması tüketicinin markalar arasında kuracağı bağlantıyı kolaylaştırmaktadır. Nitekim, Yargıtay da bir kararında “… davacının öteden beri son başvuru konusu mal ve hizmetleri de içerecek biçimde kullandığı… önceki markaların serisi olarak algılanmasında tereddüt bulunmayan, asli unsur yanında bazı ekler de içeren yeni ve seri bir marka tescil ettirme hakkının bulunduğu…” şeklinde hükmederek aynı veya benzer mal veya hizmet sınıfı içerisinde yeni markalar oluşturulması gerektiğine değinmiştir.

• Ana Markada Bulunan Ürün ve Ürün Çeşidinin Yeni İmajla Sunulması: Gelişen teknoloji ve inovasyon, tüketimin çoğalması gibi durumların neticesinde marka sahipleri ürünlerini yeni bir imaj ile sunmak amacıyla seri marka yaratmaktadırlar.

IV. Seri Markaların Karıştırılması

Sadece bir tescil engeli olmayıp SMK m. 29 uyarınca bir tecavüz eylemi de olan karıştırılma tehlikesi, Türk hukukunda, tescilli bir işaret veya markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim gibi sebeplerle aynı ya da benzer olmasından ötürü, hedef kitle tarafından daha önceden tescili yapılmış olan marka olduğu intibasını uyandırarak o hedef kitlenin daha önceden aldığı mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, esasında bir başka mal veya hizmeti alma tehlikesi ile karşı karşıya kalması olarak değerlendirilmektedir. ABAD da karıştırılma tehlikesini, halkın, söz konusu mal ve/veya hizmetlerin aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesi olarak tanımlamaktadır.

SMK m. 6 ve m. 7/1/b uyarınca karıştırılma tehlikesinin varlığı birbiri ile bağlantılı olan 3 unsurla belirlenir: (i) önceki markanın ayırt etme gücü, (ii) tescile konu malların benzerliği ve (iii) markaların benzerliği. Diğer bir deyişle, tescile konu olan malların veya hizmetlerin benzerliği veya markaların benzerliği unsurlarından biri mevcut değilse, karıştırma tehlikesinden söz edilemez. Ancak seri markalar söz konusu olduğunda köken gösterme işlevi ile ilgili olarak doğrudan ve dolaylı karıştırma tehlikesinin varlığı aranmaktadır.

Doğrudan karıştırma tehlikesi, ilgili çevrenin markalar arasındaki farkı anlayamadığı ve bu sebeple almak istediği markanın ürününü değil, iradesi dışında aslında başka bir markanın ürününü aldığı karıştırma tehlikesidir. Dolaylı karıştırma tehlikesi ise sadece doğrudan karıştırma tehlikesini değil, halkın işaretleri zihinsel olarak birbirine bağladığı durumları da kapsar. Bu gibi durumlarda karıştırma tehlikesi, tüketicinin, marka başvurusunun hatalı bir şekilde rakibin marka serisinin bir parçasını oluşturduğunu varsaymasından kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, seri marka olmayan markalar açısından karıştırma tehlikesinde, tüketicinin markaların farklı olduğunu anlayamamasından dolayı karıştırma tehlikesinin varlığının kabulü için markalar arasında daha yüksek oranda benzerlik aranacaktır. Seri markalar açısından karıştırma tehlikesinde ise tüketici, markaların farklı markalar olduğunu zaten fark etmekte ancak aralarındaki bağlantı sebebiyle bunların seri markalar olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple, seri markalar açısından karıştırma tehlikesinde işaretlerin benzerliğinin incelenmesinde, kök unsur ve genel işaretlerle ilgili yapısal benzerlikler önemlidir çünkü burada söz konusu olan karışıklık sadece tek marka ile değil, söz konusu seriyle bağlantılıdır.

Yargıtay da seri markalara ilişkin karıştırma tehlikesinin varlığına karar verebilmek için öncelikle marka sahibine ait seri markalar olup olmadığına bakılması, akabinde marka serilerinin piyasada bulunma durumları incelenerek marka serilerinin ortak özelliklerinin göz önüne alınması gerektiğini söylemektedir. Zira söz konusu karıştırmanın temelini, müşterinin seri markalarda ortak unsur keşfetmesi ve üçüncü taraf markasının bu unsur sebebiyle marka serisine dâhil olduğu izlenimine kapılması oluşturmaktadır.

 Seri Markaların Karıştırılmasına İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/3370 K. 2022/7070 sayılı ilamına konu olayda davacı, “one” ve “oneo” kök unsurlu seri markaların, dikkat düzeyi düşük tüketiciler tarafından karıştırılacağını öne sürerek davalı başvuru sahibinin “onefoods” unsurlu markasının sicilden terkinini talep etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi; “onefoods” ibaresinin “one+foods” şeklinde iki ayrı ibare olarak algılanacağı, tescili istenen sınıf itibariyle “foods” ibaresinin vasıf bildiren bir kelime olduğu, markada kök unsurun “one” ibaresi olarak öne çıktığı, bu ibarenin ise ayırt edici olduğu ve davacının özellikle “one” kök unsurlu markaları ile benzer bulunduğunu ve dolayısıyla davacının seri markalarından birisi gibi algılanması ihtimaline yol açtığını belirtmiştir. Bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

1993 yılından beri “stick, stix” ibarelerinin kök unsur olarak kullanılmakta olduğu markalar ile “eti karam sticks” markası arasında karıştırılma tehlikesinin olduğu iddiasına dayanan ihtilafta Bölge Adliye Mahkemesi “… başvuruya itiraza mesnet markalarının “sticks”, “stix” ibareli olduğu, davacının başvurusundaki “sticks” ibaresinin İngilizce’de çubuklar manasına gelip, başvurunun asıl unsurunu da bu ibarenin oluşturduğu, başvurudaki “eti” ibaresi davacı şirketin çatı markası olup, başvurudaki “çikolata” ibaresi ise tanımlayıcı unsur durumunda bulunduğu, taraf markalarının, birbirlerinin farklı versiyonları, alternatifleri veya bir serinin devamı olarak nitelendirilmesi mümkün olup, genel izlenim yönünden markaların benzer olduğu ve aralarında ilişkilendirme ve karıştırma olasılığının bulunduğu ve iltibas tehlikesinin oluşacağına…” hükmetmiştir. Bu karar Yargıtay tarafından onamıştır.

Farklı bir ihtilafta benzer şekilde; “hillside karpaz club”, “hillpark”, “hillside”, “hi11”, “hi1I”, “hillside su”, “hillside trio”, “hillsider”, “hillside beach club”, “hillside pasha beach”, “hillside”, “hillside clubnight”, “hillside”, “greenside”, “hilltop”, “hillsider”, “hillside ma biche şekil”, “hillside leisure sounds”, “hillside leisure” ibareli seri markalar ile “GREEN HILLS+şekil” ibareli marka başvurusunun kök unsurlarının “HILLS” olduğu ve bu kelimenin Türkçe’de tepe anlamına geldiği, “GREEN” ibaresinin ise yeşil anlamına geldiği ve bu haliyle “HILLS” kelimesini niteleyen bir kelime olması nedeniyle başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet seri markaları arasında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu gerekçeleriyle markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/1623 K. 2022/6355 sayılı ilamına konu olayda ise davacı; “Kale” ve “Kalefix” ibareli seri markalarına dayanarak davalı şirketin “H. Onalt San. Ltd. Kalefix Boya ve Yapı Malzemeleri” ibareli marka başvurusunun hükümsüz kılınmasına karar verilmesini istemiştir. Yargıtay; “Kalefix” ibaresine davalı şirketin ticari unvanı olan “Hasan Onalt Ltd.” ve tescil kapsamındaki malların cinsini gösteren “boya ve yapı malzemeleri” ibareleri eklenmek suretiyle oluşturulan bu markanın esas ve baskın unsurunun “Kalefix” ibaresi olduğunu, davacının ise “Kale” ibaresini esas unsur olarak korumak suretiyle seri markalar oluşturduğunu, başvuru markasının ortalama tüketici nezdinde iltibas ihtimalini bertaraf edecek şekilde mesnet markalardan farklılaştırıldığını kabule imkan bulunmadığını, markalar arasındaki benzerlikler gözetildiğinde ortalama tüketici iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebilse dahi markaların aynı kaynaklardan geldiği intibaının oluşabileceğine karar vermiştir. Yargıtay aynı kararda, “Kale” ibaresini esas unsur olarak içeren birçok seri marka olduğunu ve bu ibarenin ilk defa 1990 yılında davacı adına marka olarak tescil edilmiş olduğuna da değinmiştir.

 Seri Markaların Karıştırılmasına İlişkin ABAD Kararları

Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 2021 tarihli Marka İnceleme Kılavuzu’nda da yer verilen ABAD’ın meşhur 13.09.2007 tarih ve C-234/06P sayılı “Bainbridge” kararında marka sahibi “Bainbridge” işaretini değişik ürün sınıfları bakımından tescil ettirmek istemiş, davacı taraf ise “Bridge” ibaresini içeren 11 markası olduğunu ileri sürerek başvurunun reddini talep etmiştir. Yerel mahkeme, 11 markanın yalnızca 6 tanesinin hoşgörü süresi içinde olduğu ve bu markalardan da yalnızca 2 tanesinin kullanılıyor olması sebebiyle seriye ait olan markaların piyasada (kullanılıyor) olması koşulunun yerine getirilmediğini ve davacının seri markaların yararlanabileceği korumalardan yararlanamayacağını öne sürmüştür. ABAD “… seri markalar nedeniyle karıştırılma ihtimalinin oluşabilmesi için iki koşul gereklidir: İlki, bir marka serisi oluşturacak yeterli sayıda marka piyasada olmadıkça, hiçbir tüketiciden o marka serisinin ortak özelliklerini tespit edip, o özelliği içeren başka markalarla bağlantı kurması beklenemez. İkincisi, sonraki marka, marka serisine dâhil markalarla sadece benzer olmamalı, aynı zamanda seriye dâhil markalarla ilişkilendirilmeyi sağlayacak karakteristik özellikleri (aynı kelimeye farklı grafik unsurlar veya yeni kelimeler eklenmesi veya farklı kelimelere sürekli biçimde aynı ön ek veya son ekin eklenmesi, vb.) de içermelidir...” gerekçesiyle yeterli sayıda marka piyasada bulunmadığı takdirde seri marka fikrinin oluşmasının mümkün olmayacağı sonucuna vararak mahkemenin kararını onamıştır.

ABAD 26.09.2017 tarihli GC T-25 DEP – Haw Par v EUIPO, Cosmowell kararında; seri marka kabul edilebilmek için öncelikle seri marka olduğunu ileri süren markanın yeterli süre boyunca ilgili pazarda kullanımının olması; ikinci olarak ise başvuru yapılan markanın seri içerisinde olan markaya sadece benzerlik göstermesi değil, benzer karakteristik sergilemesi gerektiğini ve söz konusu markaların bir bütün olarak karıştırılacağını vurgulayarak, birleşik bir markanın bir veya daha fazla bileşeninin, marka tarafından yaratılan genel izlenim için belirleyici olacağının altını çizmiştir. Bu doğrultuda ABAD, başvuru yapılan markanın “GelenkGold” kelime öğesi ile anılacağı, önceki markanın ise “Tiger” kelimesi ile anılacağı; bu nedenle “GelenkGold” markasının aynı sınıfta yer alan “Tiger” markaları ile karıştırılma tehlikesi olmadığına kanaat getirmiştir.

ABAD tarafından verilen 05.06.2016 tarihli GC T-518/13 – Future Enterprises v EUPIO, McDonald’s (MACCOFFEE) kararında “MACCOFFEE” markasının tescil başvurusuna McDonald’s tarafından “MC” ve “MAC” seri markalarının bulunduğu gerekçesiyle itiraz edilmiştir. ABAD, müşterek baskın unsurlara figür ve kelime eklenmesiyle yaratılan birkaç markanın aynı karakteristiğe sahip olmasının seri marka olmaları neticesini doğurabileceğinin ve marka serisi olduğu izleniminin ortaya çıkması için seri markaların piyasada kullanılıyor olması gerekliliğinin altını çizmiş ve bu doğrultuda MACCOFFEE ibaresindeki “MAC” unsurunun McDonald’s’ın yüksek ayırt ediciliğe sahip “MC” ve “MAC” ibareleriyle bağlantı kurulmasına neden olacağına karar vermiştir.

ABAD’ın diğer bir kararında ise Timi Kinderjoghurt markasının yoğurt ve yoğurt ürünleri için yapmış olduğu başvuruya, gıda ürünleri ile tanınmış Kinder markasına dayanarak itiraz başvurusunda bulunulduğu görülmektedir.

ABAD itiraza konu olan başvuruda “kinder” kelimesinin “timi” kelimesi ile karşılaştırıldığında ikincil öneme sahip olan “kinderjoghurt” kelimesinin bir parçası olduğunu, “timi” unsuru “kinderjoghurt” kelimesinin üzerinde belirgin ve merkezi olarak yerleştirildiği için işaretin odak noktası olarak dikkati bu unsura çektiğini, işitsel olarak “timi”nin telaffuz edilecek ilk kelime olduğunu ve “kinder” kelimesinin genel izlenimde bulunduğu konum nedeniyle göz ardı edileceğini söyleyerek karıştırılma ihtimalinin olmadığına karar vermiştir.

V. Sonuç

Yukarıda açıklandığı üzere, seri marka ailesine dahil olan markalar, seri marka ailesine dahil olmayan markaların karıştırılma tehlikesini yaratan benzerlikten daha düşük bir benzerlikle bile karıştırılma tehlikesine konu olabilmektedir. Mevzuatta düzenlenmemiş olmakla beraber doktrin ve yargı kararları uyarınca Türk hukukuna göre seri markalara ilişkin karıştırma tehlikesinin varlığına karar verebilmek için öncelikle, markanın kullanım süresi ve kök unsurunun korunması gibi koşulların varlığı ışığında marka sahibine ait seri markalar olup olmadığının tespit edilmesi, akabinde marka serilerinin piyasada bulunma durumları incelenerek bunların ortak özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bununla beraber, Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlarda, özellikle, marka serilerinin ortak özellikleri ile ilgili inceleme ve değerlendirmelerin yeterli olmadığı görülmektedir. Zira seri markalar açısından karıştırmanın temeli; markaların farklı markalar olduğunu fark eden tüketicinin seri markalarda ortak unsur keşfetmesi nedeniyle üçüncü taraf markasının marka serisine dâhil olduğu izlenimine kapılması olmasına rağmen, yukarıda yer verilen emsal kararlarda, Yargıtay’ın bütüncül bir değerlendirme yapmak yerine, genelde seri markada yer alan ikincil kelime unsurunun ayırt edici gücüne baktığı ve değerlendirmesini bununla sınırlı tuttuğu söylenebilir.

Yukarıda yer verilen emsal kararlar ışığında, Yargıtay’dan farklı olarak ABAD ise seri markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yaparken, kök unsurun yani seri markaların ortak özelliğinin karşı tarafın markasında ne konumda kullanılmış olduğunu incelemekte, sonraki marka ile marka serisine dahil markaların benzer olmasını yeterli görmemekte ve sonraki markada seriye dâhil markalarla ilişkilendirilmeyi sağlayacak karakteristik özellikleri (aynı kelimeye farklı grafik unsurlar veya yeni kelimeler eklenmesi veya farklı kelimelere sürekli biçimde aynı ön ek veya son ekin eklenmesi, vb.) de aramaktadır. Diğer bir deyişle ABAD’ın, kök unsur dahil marka serisini karakterize eden tüm özelliklerle olan benzerlikleri dikkate alan daha bütüncül bir inceleme ve değerlendirme yaptığı söylenebilir.

Her halükârda, karıştırılma tehlikesinin önüne geçilmesi adına, seri marka ailesine dahil olacak yeni markalar yaratılırken; kök unsur dışındaki unsurların da farklı ve ayırt edici olması, bunların markanın kullanılacağı alanlarda betimleme unsuru olmaması, mümkünse marka tescili başvurusunun logoyla beraber yapılması gibi hususlara dikkat edilmesi ve mutlaka başvuru öncesi bir marka tescil analizi yaptırılmasının önemini bir kez daha vurgulamak isteriz.

Cansu Akbıyıklı & Ecem Zengin

Previous
Previous

YAPAY ZEKA TARTIŞMALARININ ODAĞINDA: CHATGPT VE KİŞİSEL VERİLER